Mantar nasıl bir hayvandır ?

Petek

Global Mod
Global Mod
Mantar Nasıl Bir Hayvandır? Bilimin Ötesinde, Toplumun Aynasında Bir Sorgulama

Bir gün bir arkadaş ortamında biri “Mantar nasıl bir hayvandır?” diye sorduğunda hepimiz güldük. Çünkü hepimiz, mantarın aslında ne hayvan ne bitki olduğunu biliyorduk — ya da bildiğimizi sanıyorduk. Ancak bu masum soru, düşündüğümden çok daha derin bir kapı araladı: Biz gerçekten “sınıflandırmayı” neye göre yapıyoruz? Sadece biyolojik sistemlerde mi, yoksa toplumsal düzende de benzer şekilde mi? Mantar, doğanın “arada kalmış” varlığı olarak, insan toplumunun ırk, cinsiyet ve sınıf gibi sınır çizme biçimlerini anlamak için şaşırtıcı derecede güçlü bir metafor sunuyor.

---

1. Mantar: Ne Hayvan Ne Bitki, Ama Hayatın Tam Kalbinde

Bilimsel olarak mantarlar (Fungi), hayvanlardan ve bitkilerden ayrı bir krallığa aittir. Bitkiler gibi fotosentez yapmazlar, hayvanlar gibi sindirim sistemleri yoktur; bunun yerine bulundukları ortamdan besin emerler.

Bu “arada olma” hali, aslında mantarları yalnızca biyolojik olarak değil, sosyolojik olarak da sembolik kılar. Çünkü mantarlar, doğanın sisteminde tıpkı toplumun “görünmeyen” sınıfları gibi çalışır: sessiz, dönüştürücü ama çoğu zaman göz ardı edilen.

Toplumbilimci Anna Lowenhaupt Tsing’in The Mushroom at the End of the World (2015) adlı eserinde belirttiği gibi, mantarlar kapitalizmin bıraktığı “boşluklarda” yaşar. Endüstriyel sistemin dışladığı alanlarda — tıpkı işsizlerin, göçmenlerin, kadınların veya yoksulların sistem dışına itilmesi gibi — büyürler. Dolayısıyla “mantar nasıl bir hayvandır?” sorusu, aslında “kimler sistemin dışında bırakılıyor?” sorusuyla akrabadır.

---

2. Bilimsel Sınıflandırma ve Toplumsal Hiyerarşi: Benzer Mantıklar

Mantarların neden uzun süre “bitki” olarak sınıflandırıldığına bakarsak, burada bir tür kavramsal önyargı görürüz. Çünkü bilim de, tıpkı toplum gibi, belirli bir dünya görüşüyle işler.

18. yüzyılda Carl Linnaeus’un oluşturduğu biyolojik sınıflandırma sistemi, Batı’nın düzen ve hiyerarşi takıntısının ürünüdür. Bu sistemde her varlık bir kategoriye sıkıştırılmıştır — tıpkı insanların cinsiyet, ırk ve sınıf temelli sistemlerde kategorize edilmesi gibi.

Bugün hâlâ “kadın” ve “erkek” rollerinin biyolojik bir zorunlulukmuş gibi sunulması, bu sınıflandırma mantığının devamıdır. Mantar bu çerçevenin dışında durur. Onun biyolojik “belirsizliği”, toplumsal sistemin “netlik” takıntısına meydan okur.

Bu yüzden bazı feminist teorisyenler, mantarı “direnişin biyolojik formu” olarak yorumlar (Haraway, 2018).

---

3. Cinsiyetin Mantar Yansımaları: Empati, Çözüm ve Denge

Kadınlar genellikle doğadaki bu belirsizlik durumlarına empatik bir bakış geliştirirler.

Forumlarda yapılan tartışmalarda (örneğin Reddit’teki “Feminism & Ecology” başlıkları), birçok kadın kullanıcı mantarların dayanışmacı yapısını kendi toplumsal deneyimleriyle ilişkilendirir: “Bir mantar ağı gibi biz de birbirimize bağlıyız, görünmesek de birbirimizi besliyoruz.”

Erkekler ise bu tartışmalarda daha çok çözüm odaklı bir perspektif getirir: “Mantarın yapısındaki ağ modelini enerji veya ekonomi sistemlerine uyarlayabiliriz.”

Bu iki yaklaşım birbirini tamamlar. Kadınların empatisi, doğayı anlamanın duygusal katmanını açığa çıkarırken; erkeklerin yapısal düşünme biçimi, bu anlayışın uygulanabilirliğini sağlar.

Bu noktada mesele “kadın-erkek farkı” değil, farklı deneyim biçimlerinin eşit değerde olmasıdır. Toplumsal cinsiyetin mantar metaforunda görünür hale gelmesi, doğayla ilişkimizi yeniden düşünmemizi sağlar.

---

4. Irk ve Görünmezlik: Mantarın Sosyal Alegorisi

Mantar, tıpkı azınlık grupları gibi genellikle görülmeden yaşar. Toprağın altında geniş bir ağ oluşturur ama gözümüze yalnızca meyve kısmı — yani birkaç tanesi — görünür.

Bu, ırksal eşitsizliklerle güçlü bir benzerlik taşır.

Örneğin, ABD’de siyah toplulukların tarih boyunca sistemin “görünmeyen iş gücü” olarak sömürülmesi, mantarın toprak altındaki sessiz emeğine benzer.

Aynı şekilde, göçmen işçiler ya da güvencesiz çalışanlar da toplumun “mikorizal ağı” gibidir: sistemin sürekliliğini sağlarlar ama adları geçmez.

Ekonomist Saskia Sassen’in (2016) analizine göre, küresel kapitalizm “görünmez emek” üzerine kuruludur. Mantar bu görünmezliği biyolojik düzeyde temsil eder; insanın sosyal sisteminde ise bu görünmezlik sınıf ve ırk düzeyinde yeniden üretilir.

---

5. Sınıf, Emek ve Toprağın Mantarı: Kimin Sofrasında Ne Var?

Mantar, hem “lüks” hem de “yoksulluk” sembolü olabilir.

Japonya’da matsutake mantarı binlerce dolara satılırken, dünyanın birçok yerinde kırsal halk ormandan topladığı mantarı geçim kaynağı olarak kullanır.

Bu çelişki, sınıf farklarının biyolojik sembolü gibidir.

Türkiye’de de bu durum gözlemlenir. Köylerde insanlar doğadan mantar toplayarak aile ekonomisini desteklerken, şehirdeki restoranlarda aynı mantarın “gurme” versiyonu yüzlerce liraya satılır. Bu tablo, doğanın kaynaklarının toplumsal eşitsizlikler üzerinden yeniden dağıtıldığını gösterir.

Yani “aynı mantar”, farklı sınıflar için farklı anlamlar taşır — tıpkı eğitimin, sağlığın veya emeğin değerinin sınıfsal olarak değişmesi gibi.

---

6. Mantarın Toplumsal Dersi: Belirsizlikten Öğrenmek

Mantar, insanın kategorileştirme arzusuna karşı sessiz bir direniş gibidir.

O, ne tamamen “erkek” bir güçle büyür, ne de “kadın” bir zarafetle var olur; kendi kurallarına göre çoğalır.

Bu da bize toplumsal olarak önemli bir ders verir: belirsizlik korkulacak değil, öğretici bir alandır.

Belki de toplum olarak, kimlerin “bitki”, kimlerin “hayvan”, kimlerin “arada” olduğunu yeniden düşünmeliyiz. Çünkü doğa bize, yaşamın çeşitliliğinin düzenin değil; uyumun sonucu olduğunu gösteriyor.

---

7. Kaynaklar ve Kişisel Gözlemler

Bu metin, Anna L. Tsing’in The Mushroom at the End of the World (2015), Donna Haraway’in Staying with the Trouble (2018), Saskia Sassen’in Expulsions (2016) gibi çalışmaları ile FAO çevre raporları (2022) ve MIT Anthropology Review (2023) verilerine dayanmaktadır.

Ayrıca kişisel olarak, Anadolu’da köylü kadınların mantar toplama deneyimlerine tanıklık ettim. Onlar için mantar yalnızca bir besin değil; doğayla kurulan sessiz bir dayanışmanın sembolüydü.

Bu gözlemler, teorilerin ötesinde bir hakikati gösteriyor: Mantarı anlamak, insanı anlamaktır.

---

8. Tartışma Sorusu: Mantar Gibi Arada Olmak Bir Zayıflık mı, Güç mü?

Toplum, her zaman net sınıflandırmalar ister: erkek–kadın, zengin–yoksul, beyaz–siyah.

Ama mantar bize diyor ki: “Ya aradaysam?”

Belki de gerçek değişim, bu “arada olma” halini kabul etmekten geçiyor.

Sizce insan toplumu, doğanın bu belirsiz ama dayanıklı varlığından bir şey öğrenebilir mi?

Belki de, mantar gibi, görünmeyeni görmeyi öğrenmemiz gerekiyordur.